O gün geldi çattı. Aylarca süren düğün organizasyonu, bitmek bilmeyen listeler, provalar ve kararlar... Hepsi bu tek bir gün içindi. Bugün, heyecanın, mutluluğun ve sevginin zirvede olduğu bir gün olmalı. Ancak bu devasa beklenti, genellikle beraberinde yoğun bir stresi de getirir. Her detayın "mükemmel" olması gerektiği düşüncesi, çiftlerin o günün keyfini çıkarmasına engel olabilir. Oysa bütçe planlaması, mekan seçimi ve tüm o zorlu kararlar artık geride kaldı. Şimdi, bu 5 altın kuralı uygulayarak arkanıza yaslanma ve kendi düğününüzün tadını çıkarma zamanı.
Düğün günü yaşanan stresin kaynağını anlamak, onu yönetmenin ilk adımıdır. Bu duygular son derece normaldir ve genellikle birkaç temel korkudan beslenir.
Aylardır her detayı siz planladınız ve kontrol ettiniz. O gün ise, artık bir "planlayıcı" değil, "olayın öznesisiniz". Kontrolü organizatöre, fotoğrafçıya ve akışa bırakmak zorundasınız. Her şeyin sosyal medyada görüldüğü kadar "kusursuz" olması gerektiği yönündeki toplumsal baskı, en küçük aksaklığı bile bir felaket gibi algılamanıza neden olabilir.
"Ya pasta vaktinde gelmezse?", "Ya yağmur yağarsa ve Plan B yetersiz kalırsa?", "Ya aileler arasında son dakika bir gerginlik çıkarsa?" Bu "ya..." ile başlayan endişeler, zihninizi meşgul ederek anda kalmanızı engeller ve sizi sürekli bir "problem çözme" modunda tutar.
Madem o günün gelmesi engellenemez ve stresin kaynakları bu kadar net, o zaman çözüm de bir o kadar net olmalı. İşte o gün hayata tutunmanızı sağlayacak 5 altın kural:
Düğün günü sizin tek bir göreviniz var: Gelin ve Damat olmak. Organizasyonla, ödemelerle veya aksaklıklarla ilgilenmek sizin işiniz değil. O gün telefonunuzu en güvendiğiniz arkadaşınıza veya bir profesyonele teslim edin. Bu kişi sizin "Günün Sorumlusu" veya "Kriz Elçisi"niz olsun. Geciken pastadan, oturacağı masayı beğenmeyen misafire kadar her türlü sorunu o çözmelidir. Sizin o gün hiçbir problemden haberiniz bile olmamalı. Bu, stres yönetiminin %90'ıdır.
Adrenalin ve heyecan, temel fiziksel ihtiyaçlarınızı (açlık, susuzluk) unutturur. Düşük kan şekeri ve dehidrasyon, duygusal patlamaların, ağlama krizlerinin ve aşırı gerginliğin bir numaralı tetikleyicisidir. Hazırlık aşamasında mutlaka hafif bir şeyler atıştırın. Gün boyunca su içmeyi ihmal etmeyin. Ne zaman bunaldığınızı hissederseniz, odanıza çekilip 30 saniye boyunca derin, yavaş nefesler alın. Bu, sinir sisteminizi anında sakinleştirecektir.
Şaşırtıcı ama gerçek: Çiftler kendi düğünlerinde misafir tebrikleri ve koşturmaca arasında birbirlerini saatlerce göremeyebilirler. O gün sizin stresinizi anlayacak tek kişi partnerinizdir. O sizin çıpanız. Gün içinde sürekli fiziksel temas kurun; elini tutun, nikah masasında bacağına dokunun, kalabalığın içinde birbirinize göz kırpın. Gerekirse 5 dakikalığına "kaçıp" baş başa bir nefes alın. Bu günün ikinizle ilgili olduğunu unutmayın.
O gün bazı şeyler ters gidecek. Bunu şimdiden kabullenin. Çiçekçi yanlış aranjmanı getirebilir, nedimenizin fermuarı bozulabilir veya ilk dans şarkınızda ufak bir cızırtı olabilir. İşte bu "kusurlar", yıllar sonra gülerek anlatacağınız gerçek anıları oluşturur. Mükemmel bir fotoğraf karesi olmaya çalışmak yerine, o anın içinde gerçekten eğlenen, kahkaha atan, belki biraz ağlayan "gerçek" bir insan olun. Akışa bırakın.
Stresin en büyük kaynaklarından biri de "gecikme" korkusudur. Kuaför, makyaj, fotoğraf çekimi, mekana varış... Hepsini dakika dakika planlamak yerine, aralara "tampon" zamanlar ekleyin. Kuaför için planladığınızdan 30 dakika, çekim için 20 dakika fazla zaman ayırın. Bu boşluklar, beklenmedik bir gecikme olduğunda (ki mutlaka olur) panik yaşamanızı engeller. Günün bir maraton değil, keyifli bir yürüyüş olmasını sağlar.
Düğün günü, göz açıp kapayıncaya kadar geçecek. Tüm o koşturmaca, stres ve küçük aksaklıklar, günün sonunda yerini tatlı bir yorgunluğa ve muazzam bir mutluluğa bırakacak. Yıllar sonra geriye dönüp baktığınızda, o gün yaşanan stresi değil, ettiğiniz yemini, sevdiklerinizin kahkahasını ve hissettiğiniz sevgiyi hatırlayacaksınız.
Çiçekler solacak, yemekler unutulacak, müzik susacak... Ama o günün anlamı ve bu anlamı somutlaştıran semboller hep sizinle kalacak. Hoşhanlı Kuyumculuk olarak, o "Evet" anının en kalıcı şahitlerini yaratmak için buradayız. Stres geçicidir; ancak o an size eşlik eden pırlanta tektaşınızın ışıltısı ve birbirinize olan bağlılığınızı temsil eden alyansınızın anlamı sonsuzdur. O gün sadece mutluluğa odaklanın, çünkü en değerli anılarınızı biz ölümsüz kılıyoruz.